Madenler ve ekonomi
Şimdi, bu tür eleşirileri yaptığım zaman direk “bizden değilsin” veya “karşı mahalle” muamelesi yapan arkadaşlara atfen, siyasi olarak kimsenin amigoluğunu yapmadığımı sadece beynimi kullanma çabasında olduğumu belirterek, aynı şeyi ve objektifliği kendilerine de tavsiye ettiğimi belirterek söze başlayayım (ayrıca vakti zamanında Fetullah Gülen için bu eleştirileri yaptığımızda bizi yerden yere vurmaya çalışanlar, şimdi “Hoca Efendi Hazretleri” dedikleri kişiye, “Fetoş” diye hitap etmeye başladılar);
Madenlerde daha geçenlerde SOMA’da yaşanan olayın ardından, dersimizi aldık, gerekli tedbirleri alacağız diyen hükümet, torbaya koyduğu yasayı uygulamaya almak ile üzerindeki sorumluluğu attığını sanmış lakin tekrar çuvallamıştır.
Lakin bana göre mesele yasa çıkarmak veya denetim yapmakla çok da alakalı değil. Denetçinin, denetlenenden ücret aldığı bir sistemde kimse de denetimin düzgün olmamasından şikayetçi olamaz zira. Hal böyle iken başbakan dün konuşmasında “DENETÇİNİN, DENETLEDİĞİ YERİN ÇAYINI BİLE İÇMESİ HARAMDIR” dedi. Çay içemediğin adamdan denetleme ücreti alman, yani denetlediğin kişinin senin patronun olması doğal ama çay haram?
Sorun yine çok iyi olduğu ileri sürülen ve iyi olması için halka sonuna kadar yüklenilen ekonomik sistemde!
Eğer sen daha önce tonunu 100$ civarıına çıkardığın cevheri, ihale ile 24$’a veriyorsan, bu yaşananlar kaçınılmazdır ve devamı da gelecektir. Zira ekonomi matematikten ibarettir ve 2×2’nin 5 etmesini bekleyemezsiniz.
Cumhurbaşkanımız der ki; işçinin yemeğini niye orada yediriyorsun? Bu adamın günahı vebalini bilmem ama yok paraya cehver çıkarmak için bir aptallık yapıp o işin altına elini koymuşsa, sizin talep ettiğiniz işi, bir işçiyi 6 saat çalıştırarak yapamaz. Tüm kuralları uygulasa birden fazla mesai uygulamasına gitmesi gerekir ki bu durumda da muhtemelen iflas eder. Ha diyecekler ki, e madem ödeyemez, iş karlı bir iş değil neden girmiş o işe, iflas etsin, insanların ölmesinden daha mı kötü? Bu çok ütopik bir bakış açısı olur zira realitenin bununla alakası yok. Çünkü her tarafta bu kadar rekabet varken, birileri her daim kendini çok akıllı sanarak sazanlık yapacak, madenlere, inşaatlara yollara, köprülere talep olacaktır. Halk arasındaki “Ucuz etin yahnisi olmaz” diye bilinen ve farklı versiyonları olan bu deyimi şimdiki idarecilerimiz de birçok kez kullanmıştır zaten.
Ayrıca çok merak ettim, şayet bu olay yemek saatinde değil de 1 saat sonrasında olsa iş verenin hiçbir suçu olmayacak mıydı?
[highlight] Zaten bırakın yemeğin yenileceği yeri, adam 3 aydır işçisinin parasını da ödemiyormuş. Ne var ki aynı adam bir ay sigorta pirimini yatırmasa, devletin yaptırım eli, demoklesin kılıcı gibi tepesine biner. Hatta sıkıysa vergi borcunu ödemesin de görelim. Yoldaki bir rutin kontrolde 50 TL’lik borcu için 500’bin TL’lik arabasını bağlar mı, bağlamaz mı. Devlet kurumunda WC’ye gitmek istese, “borcu yoktur” kağıdı istenir o adamdan. [/highlight]
Cari açığı düşürmek için hakedişleri bile %5-10 ödeyip 5-6 ay erteleyen, kendi kurumlarında çalışanların sorumluluğunu üzerinden atmak için TAŞERON sistemi üreten, yılını doldurup, haklarından faydalanmasın diye 11 ay çalıştırdığı işçiye 1 ay çıkış veren, verdiren bir devlet sisteminin, 3 ay maaşını alamamış, buna rağmen yok paraya canını dişine takmış garibanın alacağı ile çok da işi olmaz.
Gelelim bu işin sorumlularına; Daha birkaç ay önce 301 cana mal olan bir olayın sorumluluğunu üstlenmeyen hükümet o ve hükümetin çalışma bakanı her olayda suçu başka yerde arasa da asıl ve direk sorumluluk sahidirler. Nitekim başbakan dünkü konuşmasında “çalışan her işçimiz bize emanettir” demiştir. Ne yazık ki görünen o ki emanete de hıyanet edilmiştir.
Düne kadar, o ülkenin istihbaratından sorumlu olan en tepedeki şahıs, en önemli toplantılarından birinde dinlenilmiş, band kaydı youtube’a bırakılmış ve daha kendi görüşmelerinin bile istihbari güvenliğini sağlayamayan bir MİT müsteşarı halen görevine devam edebilmiş ise, 301 kişinin ölmesinden sorumlu olan kişinin İSTİFA etmemiş olması çok da doğal değil midir? Ben, Faruk ÇELİK’in kellesi alınsın derdinde değilim lakin siyasi otorite bunun hesabını vermez, işin ciddiyeti bu boyuta taşınmazsa, ne bu makamlardaki kişiler, ne bürokratlar ne de denetçiler vs. bu durumu çok da kaale almaz, almayacaktır, almadılar da!
Ayrıca her ne kadar siyasi komedyen Kılıçdaroğlu tarafından dillendirilmiş olduğu için “bizim mahalle” tarafından kabul edilmek istenmese de, siyasette İSTİFA MEKANİZMASI’nın işletilmesi bir siyasi etik gereğidir.
Son olarak başbakanımız, yine dünkü konuşmasında Isparta’daki kazada ölen şoför ve nakliyeci için bir cümle kullandı;
“Bu nasıl bir hırstır ki 24 kişilik midibüse 46 kişi bindiriyorsunuz” dedi.
Motorinin litresi 4.25 TL olduğundan, K1-K2 vs. vs. belgelerinin maliyetinden, alınan vergilerin yükünden vb. dolayı olabilir mi acaba ¿